Malumunuz Gençlik Haftası ( 14- 25 Mayıs) içerisindeyiz. Bu nedenle bu haftaki yazımızı gençlik nimetine ayıralım dedim. 

Gençlik, hepimizce malum ki insan ömrünün en verimli, en güzel ve en heyecanlı zaman dilimidir. Yüce Allah'ın insanlara bahşettiği en kıymetli hazinelerden biridir. Fırsatları değerlendirme, çalışıp kazanma, yuva kurma, mevcudata yararlı olma ve Allah'a ibadet etme bakımından hayatın en verimli ve en güzel çağıdır.

Üzülerek söyleyeyim ki gençliğin önemi, elden çıktıktan sonra daha iyi bilinir fakat iş işten geçmiş oluyor o zaman. Bir düşünür şöyle der. "Ne olaydı da gençlik bir daha geri gelseydi de yaşlılığın bana yaptığını ona anlatsaydım."

  Özellikle ifade edeyim ki günümüzde gençliğimiz hiç iyi bir yerde değildir. Zararlı alışkanlıklar, teknoloji bağımlılığı, din ve ırk adına husule gelmiş ve tek amaçları İslam’ın ve cennet vatanımızın birlik ve dirliğini sabote etmek olan terör örgütleri, ayırımcı siyasi oluşumlar, geleceğe dair oluşturulmak istenen belirsizlik gençlik değerimizi kör bir kuyuya doğru sevk etmektedir. Acizane gittiğim cezaevi derslerinde de içeri girenlerin ekserisi gençlerden müteşekkil olması çok üzücü. Uyuşturucu müptelası ve satıcısı, hırsızlık, cinsel istismar, adam öldürme, gasp vs vs. Maalesef sayı gün geçtikçe daha da artmaktadır. Dini yaşamanın daha da kolaylaştığı bir ülke ortamında sayı daha da azalmalıydı….

Acilen ilgili kurumlar, dini müesseseler gençlikle ilgili tribüne reklamı ve günü birlik çalışmaları bir kenara bırakıp daha samimi, özlü, uzun soluklu plan programlar ve faaliyetler yapmalıdır.

Hz. Peygamber (s.a.s.) de, gençliğin önemine dik­kat çekerek şöyle buyurmuşlardır:

“Beş şey gelmeden evvel beş şeyi ganimet bil:
 Hastalık gelmeden sıhhatini,

 Fakirlik gelmeden zenginliğini,
ihtiyarlık gelmeden gençliğini,

Meşguliyet gelmeden boş vaktini,
Ecel gelmeden hayatını…” (Hakim, Müstedrek, 7846)

Başka bir hadisi şerifte ise şöyle buyurmaktadır:

"İnsanoğlu, Kıyamet gününde:

- Gençliğini nerede ve ne sûretle harcadığından,

- Yaptığı işleri ne maksatla yaptığından,

- Malını nereden ve nasıl kazandığından,          

- Nerelere sarf ettiğinden,

- Vücudunu ve sıhhatini nerede ve ne suretle yıp­rattığından sorguya çekilmedikçe, yerinden ayrılamaz.”  buyurmuştur. (Riyazüssalihin H.N.410)

Hayatımızın her alanında bize en güzel örnek olan Hz. Muhammed (sav)’ in çocukluk ve gençlik yılları tertemiz ve iffetli bir şekilde geçti. Peygamberlikten sonra nasıl bir ahlaka sahip idiyse, peygamberlikten önce de öyle bir ahlaka sahipti. O hep temiz ve nezih yaşadı. Çünkü Allah O’nu cahiliye devrinin bütün çirkinliklerinden nefret edecek biçimde yaratmıştı. Kavmi arasında el’Emin lakabıyla anılırdı. Nitekim, müşrikler Efendimize inanmadıkları, hatta öldürmek istedikleri dönemde bile mallarını O’na emanet etmişlerdi.

Hz Peygamber gençlere o kadar çok önem vermişti ki, çoğu yaşlı sahabelerden oluşan ordulara, gençleri komutan tayin etmiştir. Birçok savaşta İslam sancağını, Hz. Peygamber’in bizzat kendisi gençlere vermiştir. Örneğin; Be­dir Savaşı'nda yirmi veya yirmi bir yaşlarında olan Hz. Ali'yi sancaktar yapmıştır. Hayber'in Fethi esnasında da aynı şekilde Hz. Ali en önemli görevi üstlenmiştir. Hz. Peygamber, Kudaa Kabilesi üzerine göndermek üzere hazırladığı birliğin sancağını on sekiz yaşında olan Üsame b. Zeyd'e vermiştir. İslam tarihini iyice tetkik ettiğimizde İslam dininin çoğunlukla gençlerin omzunda yükseldiğini görmekteyiz. Örneğin kayıtlara göre bazı sahabeler ve yaşları şu şekildedir;

Hz. Ali (10 yaş), Zeyd bin Harise, Talha (15-17 yaş),  Abdurrahman bin Avf (17 yaş), Sa’d bin Ebi Vakkas (17 yaş),Abdullah bin Mesud (15 yaş), Abdullah bin Ömer (13 yaş), Zübeyr bin Avvam (16 yaş),  Mus’ab bin Umeyr (18-20 yaş), Osman bin Afvan (24 yaş),  Ebu Huzeyfe (30 yaş),  Ebu Udeybe bin Cerrah (31 yaş). Peygamberimiz(sav) daha 21 yaşında iken Muaz bin Cebel’i Yemen’e vali tayin etmiş, ona vefa ve sevgi duyguları içerisinde davranmıştı. ( M. Hamidüllah, İslam Peygamberi)
 

Peygamberimiz: "İnsanlar içinde Allah'ın en çok sevdiği kimse, kötülükleri terk edip iyiliklere yönelmiş olan gençtir." buyuruyor. (Ramuzu'l-ehadis, s. 383)

Ne mutlu bu müjdeye mazhar olabilenlere!

            Gençliğin maddi ve manevi yönlerden eğitilmeye, her türlü zararlı alışkanlıklardan korunmaya ihtiyacı vardır. İşlenmeye hazır bir ham madde gibi olan gençlerimize fıtratlarına en uygun şekli vermek, kaliteli bir eğitimi dikkate almak gerekir. Bu konuda Aile, okul ve çevre çok önemlidir.

 Resûl-i Ekrem Efendimiz: "Doğan her çocuk İslâm fıtratı üzerine dünyaya gelir. Sonradan ana ve babası onu yahudi yahut hristiyan yahut mecusi yaparlar." (S.Buhari. C.4. H.664)  mealindeki hadis-i şerifinde İslâm'da eğitim ve öğretimde  anne babanın fonksiyonunun önemine vurgu yapmıştır. Her alanda anne baba ilgisi çok önemlidir. Tüm zararlardan uzak tutulmalıdır.

Gençlik için en zararlı alışkanlıkların başında alkol ve uyuşturucu gelmektedir. Zamanın­da önlem alınmazsa iş işten geçtikten sonra pişman olmak fayda vermez. Ailelere düşen görev İslam fıtratı gereği kötülüklere karşı önce önlem almak, daha sonra  gençlerimizi Allah'a emanet etmek­tir.

Hz Peygamberin uyarılarını dikkate almak zorundayız. Genç yavrularımızla devamlı bir şekilde ilgilenecek, kiminle arkadaşlık yap­tıklarını ve boş vakitlerini ne ile geçirdiklerini denet­lemekle mükellefiz. Yapılan araştırmalara göre özellikle mantar gibi türeyen bazı  internet cafelerinin şiddete ve şehvete hizmet ettikleri gözden kaçırılmamalıdır. İlim ve irfan yuvası olması gereken yerler maalesef şimdi ifsat yuvaları olmuştur. Gençlerimiz kiminle arkadaş ve kimlerle sırdaştır takipleri iyi yapılmalıdır. Terör örgütlerine malzeme edilmemelidir gençliğimiz.

Çocuklarımız ve gençlerimiz, bizim ümitlerimiz ve yarınlarımızdır. Toplumda önemli bir yeri olan ve Peygamber’in(SAV) mübarek dili  ile övülen gençlerimizin maddi ve manevi yönlerini ihmal etmeden eğitelim, iyi bir insan ve iyi bir müslüman olmalarına çalışalım. Onların dinine ve mukaddesatına bağlı, vatanını ve milletini seven ve bu uğurda fedakârlıktan kaçınmayan, sağlam inançlı, temiz karakterli olarak yetişmelerine dikkat edelim.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) şöyle buyuruyorlar: "Cenab-ı Hak, kıyamet gününde yedi sınıf insanı arşın gölgesinde bulundurmakla şereflendirecektir. O gün O'nun himayesinden başka sığınılacak bir yer  de yoktur. Bunlar;

1-Adil idareciler,

2-Rabbine İtaatle Büyüyen, Olgunlaşan GENÇLER,

3-Kalbi camilere bağlı kimseler,

4-Birbirlerini Allah için sevenler,

5-Güzellik ve mevki sahibi bir kadın, kendisini kötü fiile davet ettiği zaman "ben Allah'tan korkarım" diyerek iffetini koruyanlar,

6-Sağ elinin verdiğin! sol eli bilmeyecek kadar sadakayı gizli verenler ile

7-Issız yerde Rabbini zikrederek gözyaşı dökenlerdir."( (Buhârî, Ezan, 36, I, 161)