BAKÜ (AA) - Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen 3. Uluslararası İslamofobi'yle Mücadele Konferansı’nda, İslamofobi'nin kurumsal ve yapısal bir ırkçılık biçimi olarak küresel ölçekte yaygınlaştığı vurgulanarak, bu tehdide karşı "Müslüman karşıtı ayrımcılık" kavramının uluslararası hukukta açık şekilde tanımlanması gerektiği bildirildi.
Azerbaycan’ın ev sahipliğinde 26-27 Mayıs'ta düzenlenen ve Anadolu Ajansının "Global İletişim Ortağı" olduğu konferans, yayımlanan ortak bildiriyle son buldu.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve pek çok uluslararası kuruluşun paydaşı olduğu programda konuşmacılar, Avrupa, Güney Asya, Orta Doğu ve Kuzey Amerika'da İslamofobi'nin sistematik bir ayrımcılık biçimi haline geldiği, bu durumun hem sosyal barışı hem de insan haklarını tehdit ettiğini dile getirdi.
Katılımcılar, devlet destekli söylem ve politikaların Müslüman bireyleri hedef aldığını ve bu nedenle "Müslüman karşıtı ayrımcılık" ifadesinin net bir hukuki statüye kavuşturulmasının elzem olduğunu kaydetti.
Konferans sonunda kabul edilen bildiride, "Müslüman karşıtı ayrımcılık" kavramının uluslararası hukuk metinlerine girmesi için yapılan çalışmaların desteklenmesi gerektiği ilan edildi.
- Kurumsal İslamofobi'ye dikkat çekildi
Konferans boyunca konuşmacılar, İslamofobi'nin sadece bireysel değil, aynı zamanda kurumsal ve yapısal bir sorun olduğunu ifade etti. Çeşitli katılımcılar, Fransa, Hindistan ve bazı Avrupa ülkelerinde Müslümanların dini kıyafetleri, ibadet alanları ve eğitim haklarına yönelik kısıtlamaları örnek göstererek, bu politikaların anayasal eşitlik ilkesine aykırı olduğunu vurguladı.
Konferansta medya, ön yargılar ve yeni teknolojilerde İslamofobi ilişkisi üzerine yapılan panelde katılımcılar, İslam karşıtı ön yargıların medya, eğitim ve siyaset aracılığıyla yeniden üretilerek, oryantalist mirasın etkili olmaya devam ettiğini kaydetti.
İslamofobi'nin yükseliş trendinin devam ettiği ülkelere dair değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, aşırı sağ söylemlerin öne çıkarttığı entegrasyon ve asimilasyon gibi kavramların Müslümanlara yönelik baskıcı uygulamalara dönüştüğüne dikkati çekti.
- Dijital alan ve yapay zeka riskleri
Konferansta, dijital teknolojilerin İslamofobi'ye etkisi de gündemin önemli başlıklarından biri oldu.
Konuyla ilgili bildirilerini tebliğ eden uzmanlar, sosyal medya algoritmalarının önyargılı içerikleri yaygınlaştırdığını, yapay zeka sistemlerinin de var olan kalıpları yeniden üreterek ayrımcılığı derinleştirdiğini bildirdi. Katılımcılar ayrıca, teknoloji şirketlerinin içerik denetiminde daha sorumlu hareket etmesi gerektiğini dile getirdi.
Gençlerin ve kadınların İslamofobi'yle mücadeledeki rolünün değerlendirildiği oturumlarda söz alan katılımcılar, kadınların ve gençlerin İslamofobi'ye karşı mücadelenin taşıyıcıları olabileceğini ifade etti. Katılımcılar, özellikle gençlerin dijital platformlarda aktif olmasının, farklı kültürlerin etkileşim girişimlerine öncülük etmesi ve yanlış algıları kırabilecek güçte olduğuna dikkati çekti. Ayrıca, kadınların hem hedef alınan grup hem de sosyal değişim öncüsü olma konumlarıyla daha fazla desteklenmesi gerektiğini vurguladı.
Konferans boyunca açılan sergide, Azerbaycan’ın işgalden kurtarılan bölgelerinde Ermenistan tarafından tahrip edilen cami, mezarlık ve İslami mimari unsurlar yer aldı.
Sergi de gösterilen resimler bu örnekler üzerinden, İslam mirasının yalnızca sembolik değil, fiziksel olarak da hedef haline geldiğini ortaya koydu. Katılımcılar, kültürel soykırım olarak nitelendirilen bu tür eylemlere karşı uluslararası hukukun işletilmesi gerektiğini dile getirdi.