Doğunun serhat şehirlerinden biri olan Ağrı, adını yücelerden alan, ancak kaderiyle hep yere bakan bir memlekettir. Tarihi, kültürü ve coğrafi zenginliğiyle Anadolu’nun en nadide köşelerinden biri olmasına rağmen, Ağrı yıllardır sahipsizliğin ve ilgisizliğin pençesinde kıvranmaktadır. Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’na adını vermiş bu kadim topraklar, bugün yoksulluğun, işsizliğin ve göçün sembolü hâline gelmiştir.
Ağrı, tarih boyunca Urartulardan Perslere, Selçuklulardan Osmanlılara kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Ancak bu derin geçmişe rağmen, kentin tarihi dokusu korunamamış, kültürel mirası ise unutulmaya yüz tutmuştur. Doğubayazıt’taki İshak Paşa Sarayı gibi görkemli yapılar, adeta geçmişin görkemli bir hayal olduğunu fısıldar. Fakat ne yazık ki bu eşsiz yapıların turizme entegresi yetersiz kalmış, tanıtımı ve restorasyonu konusunda yeterince ilgi görmemiştir. Ağrı’da yaşayan halkın büyük kısmı, kendi tarihine yabancılaşmış durumda; çünkü tarih burada yaşayanlar için bir gurur kaynağı olmaktan çok, hatırlanmayan bir yük hâline gelmiştir.
Gelişemeyen Bir Kent, Geri Bırakılan Bir Nesil
Bugün Ağrı, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda ve ekonomik göstergelerde Türkiye ortalamasının çok gerisindedir. İşsizlik oranı yüksektir, genç nüfus için umut vadeden bir gelecek hayalden öteye geçememektedir. Ağrı'da doğan çocuklar, ya batıya göç etmek zorunda kalıyor ya da memleketlerinde iş bulamayıp atıl bir hayatın içinde kayboluyor. Üniversite mezunları dahi kendi şehirlerinde kalacak bir zemin bulamıyor. Gelişmiş illerle aradaki makas her geçen yıl daha da açılırken, devletin yatırımları cılız kalmakta, özel sektör ise neredeyse yok hükmündedir.
Memleketini Unutanlar: Vefasız Zenginler
Ağrı’dan çıkıp Türkiye çapında servet ve şöhret sahibi olmuş birçok iş insanı ve sanatçı bulunmasına rağmen, bu başarıların çok azı memleketlerine yansımıştır. Birçok zengin, doğup büyüdüğü toprakları unutmuş, yatırımlarını batının büyük şehirlerine yönlendirmiştir. Ağrı'nın sokaklarında dolaşan bir çocuk, kendi şehrinden çıkmış bir iş insanının kurduğu bir fabrika ya da bir vakıf göremez. Oysa başka şehirlerde, hemşehrilik bağıyla memleketine yatırım yapan nice örnek vardır. Ağrı’nın bu anlamda sahipsizliği, bir öksüzlüğün çok ötesindedir: Bu şehir, kendi evlatları tarafından dahi unutulmuştur.
Devletin Eksik Eli
Ağrı'nın bugünkü durumunda devlet politikalarının da büyük payı vardır. Yıllardır yapılan eşitsiz yatırımlar, bölgesel kalkınma projelerinin uygulanmasında yaşanan eksiklikler, bürokratik engeller ve merkezden uzak kalmanın getirdiği ihmalkârlık, Ağrı’yı bugün olduğundan daha da geri bir noktaya itmiştir. Bazı dönemlerde gösterilen ilgi kısa süreli olmuş, uzun vadeli, sürdürülebilir kalkınma politikaları ise hep rafa kaldırılmıştır.
Çağrımdır!
Ağrı, sadece bir şehir değil; bir hafıza, bir kültür, bir kimliktir. Bu şehirde doğan herkesin, burada yaşayan herkesin ve bu ülkenin her ferdinin Ağrı'ya karşı bir sorumluluğu vardır. Bu topraklar; hak ettiği değerle anıldığında, gerekli yatırımla desteklendiğinde, kendi içindeki potansiyeli ortaya çıkaracak kudrete sahiptir. Yeter ki onu öksüz ve yetim bırakan bu sessizliği hep birlikte bozalım.
MAHSUNİ İZCİ